Bir davanın ne kadar süreceği, pek çok faktöre bağlı olarak değişkenlik gösterir. Davanın türü, tarafların tutumu, delil durumu, bilirkişi veya tanık ihtiyacı, mahkemenin iş yoğunluğu gibi etkenler, süreci doğrudan etkiler. Bu nedenle dava süresiyle ilgili net bir takvim vermek mümkün olmasa da, genel uygulamalar üzerinden ortalama süreler öngörülebilir.
Türkiye’de mahkemelerin iş yükü ve adalet sisteminin yoğunluğu nedeniyle, bazı davalar beklenenden çok daha uzun sürebilmektedir. Ancak arabuluculuk, uzlaştırma, anlaşmalı yollar ve dijital sistemler sayesinde bazı süreçler daha hızlı ilerleyebilmektedir.
Dava Türüne Göre Ortalama Süreler Nelerdir?
Dava süresi, büyük ölçüde dava türüne göre değişir. Aşağıda en yaygın dava türleri ve yaklaşık süreleri açıklanmıştır:
- Boşanma Davası: Anlaşmalı boşanmalarda süreç genellikle 1–2 ay içinde sonuçlanabilir. Çekişmeli boşanmalarda ise delil, tanık, nafaka ve velayet talepleri nedeniyle dava süresi 1–3 yıl arasında değişebilir.
- İcra Takibine İtiraz Davaları: Takibin iptali veya itirazın kaldırılması gibi davalar, dosyanın içeriğine göre 3–9 ay arasında sonuçlanabilir.
- Alacak Davaları: Delil durumu netse dava 6 ay – 1 yıl sürebilir. Ancak ticari nitelikli karmaşık davalarda bu süre 2 yılı bulabilir.
- İş Davaları: İşçilik alacakları ve işe iade davalarında, arabuluculuk süreci sonrası açılan davalar genellikle 9 ay – 2 yıl arasında sürer.
- Ceza Davaları: Basit suçlarda süreç 6–12 ay içinde tamamlanabilirken, ağır cezalık suçlar ve tanıklı dosyalarda yargılama 2–4 yıl sürebilir.
- Tapu İptal ve Tescil Davaları: Kadastroya ya da muvazaaya dayalı davalar 1–3 yıl sürebilir. Bilirkişi ve keşif gibi işlemler süreyi uzatabilir.
Bu süreler ortalama olup, dava dosyasının karmaşıklığı, davaya bakan mahkemenin yoğunluğu ve tarafların iş birliği süreci doğrudan etkileyebilir.
Dava Süresini Etkileyen Faktörler Nelerdir?
Dava sürecinin uzunluğu birçok unsura bağlıdır. En sık karşılaşılan etkenler şunlardır:
Birincisi, davanın karmaşıklığıdır. Delil sayısı, uzmanlık gerektiren konuların bulunması, teknik bilirkişi incelemeleri gibi durumlar süreci uzatabilir.
İkinci olarak, mahkemenin iş yükü belirleyicidir. Özellikle büyük şehirlerdeki adliyelerde, aynı türden yüzlerce dosya birikmiş olabilir. Bu da duruşmalar arasında aylar sürebilecek boşluklar doğurur.
Üçüncüsü, tarafların uzlaşmaya açık olmaması ve itiraz süreçlerini kullanmaları davayı sürüncemede bırakabilir. Her itiraz, dosyanın bir üst mahkemeye gitmesine ve yargılamanın tekrar edilmesine neden olabilir.
Tanıkların zamanında bulunamaması, bilirkişi raporlarının gecikmesi, delillerin tamamlanamaması da sıklıkla dava sürelerini uzatan faktörler arasında yer alır.
Arabuluculuk ve Uzlaşma Süreyi Kısaltır mı?
Evet, arabuluculuk ve uzlaşma yolları, dava süresini önemli ölçüde kısaltabilir. Zorunlu arabuluculuk, iş davaları, ticari uyuşmazlıklar ve tüketici davaları gibi bazı alanlarda dava şartı haline gelmiştir. Bu süreçte taraflar mahkemeye gitmeden önce uzlaşmayı dener. Arabuluculukta anlaşma sağlanırsa dava açılmasına gerek kalmaz.
Ceza hukukunda ise uzlaştırma sistemi sayesinde taraflar sulh olur ve dava açılmadan süreç kapanır. Özellikle taksirli suçlar, hakaret, tehdit gibi basit suçlar uzlaşma ile çözülebilir.
Bu alternatif uyuşmazlık çözüm yolları hem adli makamların iş yükünü azaltır hem de tarafların çok daha kısa sürede çözüme ulaşmasını sağlar. Taraflar arasında iletişim kanalları açıksa ve iyi niyetliyse, bu yöntemler dava açma sürecine kıyasla haftalar içinde sonuç alınmasını mümkün kılar.
Dava Süresinin Uzaması Halinde Hak Arama Yolları Nelerdir?
Dava süreci makul bir sürede tamamlanmıyorsa, vatandaşın bazı hakları bulunmaktadır. Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca herkes adil yargılanma hakkına sahiptir. Bu kapsamda, gereksiz yere uzayan davalarda şu adımlar atılabilir:
İlk olarak, davanın bulunduğu mahkemeye “yargılamanın makul sürede tamamlanması” yönünde talepte bulunulabilir. Özellikle gereksiz tehir kararları veya delil toplanamaması gibi durumlarda mahkemeye hızlandırma başvurusu yapılabilir.
İkinci olarak, iç hukuk yolları tüketildiğinde Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılabilir. AYM, makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verirse, başvurucuya manevi tazminat ödenmesine karar verebilir. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurmak da mümkündür. Ancak bu yol, AYM başvurusunun reddedilmesinden sonra devreye girer.
Son olarak, dava uzadığı için zarara uğrayan kişiler, devletten maddi ve manevi tazminat talep etme hakkına da sahiptir. Bu tür hukuki başvurular konusunda profesyonel destek almak, sürecin etkinliğini artırır. Arın Hukuk, makul sürede yargılanma hakkının korunması ve dava sürecinin hızlandırılması noktasında müvekkillerine kapsamlı hukuki danışmanlık ve temsil hizmeti sunmaktadır.