Tutuklama Nedir?

Tutuklama, şüpheli ya da sanığın, işlendiği iddia edilen bir suçla ilgili olarak yargılama süresi boyunca özgürlüğünden geçici olarak yoksun bırakılmasıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu (CMK) kapsamında tutuklama, bir koruma tedbiri olarak düzenlenmiştir ve temel amacı, adaletin tecellisini güvence altına almaktır. Kişinin kaçmasını önlemek, delilleri karartmasının önüne geçmek veya suçu tekrar işlemesini engellemek gibi nedenlerle tutuklama yoluna başvurulabilir.

Tutuklama kararı, yalnızca hâkim tarafından verilebilir ve bu karar, kişi hürriyetine çok ağır bir müdahale olduğu için sıkı şartlara bağlanmıştır. Anayasa’nın 19. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) 5. maddesi uyarınca, tutuklama meşru bir gerekçeye dayanmalı, hukuka uygun olmalı ve keyfîlikten uzak olmalıdır.

Tutuklama Kararı Hangi Şartlarda Verilir?

Bir kişinin tutuklanabilmesi için iki temel şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir. Birincisi, kuvvetli suç şüphesinin bulunması; ikincisi ise, tutuklamayı gerektiren bir nedenin (kaçma tehlikesi, delilleri yok etme, tanıkları etkileme vb.) var olmasıdır. Bu iki şart birlikte gerçekleşmeden tutuklama kararı verilemez.

CMK m.100’e göre, sadece belirli suçlar bakımından tutuklama kararı verilebilir. Bu suçların başında ağır ceza gerektiren suçlar gelir. Ayrıca, katalog suçlar (örneğin, uyuşturucu ticareti, adam öldürme, anayasal düzene karşı suçlar gibi) için tutuklama kararı daha kolay verilebilir, çünkü bu suçlar bakımından kuvvetli suç şüphesi varsayımı kabul edilmektedir. Ancak yine de hâkimin her somut olayda tutuklama nedenlerini ortaya koyması zorunludur.

Suç Şüphesi Tutuklama İçin Yeterli Midir?

Hayır, sadece suç şüphesinin bulunması tutuklama için yeterli değildir. Tutuklama kararı verilebilmesi için şüphenin kuvvetli olması gerekir. Basit veya soyut bir şüphe değil, somut delillerle desteklenen ciddi bir şüphe aranır. Bu şüphe; tanık beyanı, teknik takip, kamera kayıtları veya delil niteliğindeki belgelerle desteklenmelidir.

Ayrıca, sadece kuvvetli suç şüphesi de tek başına yeterli değildir; beraberinde tutuklama nedeninin de var olması gerekir. Örneğin, sanığın kaçma ihtimali ya da delillere müdahale riski bulunmuyorsa, suç ne kadar ağır olursa olsun tutuklama kararı verilemeyebilir. Bu nedenle, tutuklama kararları her zaman orantılılık ve gereklilik ilkeleri gözetilerek verilmelidir.

Tutukluluk Süresi Ne Kadardır?

Tutukluluk süresi, suçun niteliğine ve yargılama sürecine göre değişiklik gösterebilir. CMK’ya göre, tutuklama tedbiri geçici nitelikte olmalı ve makul bir sürede sona erdirilmelidir. Soruşturma evresinde tutukluluk süresi, katalog suçlarda 2 yıl olmak üzere uzatma ile birlikte toplam en fazla 3 yıldır. Ancak bu süre olağanüstü durumlar hariç, genellikle daha kısa tutulmaya çalışılır.

Kovuşturma aşamasında ise tutukluluk süresi, yargılamanın makul sürede tamamlanması gerektiği ilkesine göre değerlendirilir. Ağır ceza mahkemelerinde görülen davalarda bu süre uzayabilir. Ancak Anayasa Mahkemesi ve AİHM kararlarına göre, uzun tutukluluk halinin gerekçelendirilmemesi durumunda bu durum hak ihlali sayılmaktadır. Dolayısıyla, tutukluluğun devamı hâkim tarafından düzenli aralıklarla gözden geçirilmek zorundadır.

Tutuklamaya Nasıl İtiraz Edilir?

Tutuklama kararına karşı itiraz, 7 gün içinde yapılabilir. Bu itiraz, tutuklama kararını veren sulh ceza hâkimliğinden farklı bir sulh ceza hâkimliğine sunulur. İtiraz dilekçesi şüpheli, sanık ya da müdafii tarafından yazılı olarak verilir. Bu dilekçede, tutuklama kararının hukuka aykırı olduğu ve hangi gerekçelerle kaldırılması gerektiği açıkça belirtilmelidir.

İtiraz üzerine dosya incelenir ve karara bağlanır. Bu inceleme genellikle dosya üzerinden yapılır; ancak gerekli görülürse duruşma açılarak tarafların görüşleri dinlenebilir. Eğer itiraz haklı bulunursa tutukluluk sona erdirilir ve kişi tahliye edilir. Aksi durumda tutukluluk hali devam eder, ancak belirli aralıklarla yeniden gözden geçirilmek zorundadır.

Tutuklama İle Gözaltı Arasındaki Farklar Nelerdir?

Tutuklama ve gözaltı, her ikisi de kişinin özgürlüğünü kısıtlayan tedbirler olsa da hukuki nitelikleri ve uygulama koşulları bakımından birbirinden farklıdır. Gözaltı, bir kişinin şüpheli sıfatıyla polis tarafından geçici olarak alıkonulmasıdır. Gözaltı kararı kolluk kuvvetleri tarafından verilir, ancak süre uzatımı ve hakların kısıtlanması hâkimin onayına tabidir.

Tutuklama ise ancak hâkim kararıyla uygulanabilir ve gözaltı süresinden sonra gelen bir aşamadır. Gözaltı süresi genellikle 24 saattir, bazı durumlarda 48 saate kadar çıkarılabilir. Tutuklama ise mahkeme tarafından verilir ve daha uzun sürelidir. Tutuklama, yargılama süresi boyunca devam edebilirken, gözaltı süresi sınırlıdır ve sonrasında ya serbest bırakma ya da tutuklama kararı verilmesi gerekir.

Tutuklama Yerine Adli Kontrol Uygulanabilir Mi?

Evet, tutuklama yerine adli kontrol uygulanması mümkündür ve hatta öncelikle değerlendirilmesi gereken bir seçenektir. CMK m.109’a göre, tutuklama koşulları oluşmuş olsa bile, kişi hakkında daha hafif bir tedbir olan adli kontrol uygulanabilir. Bu tedbirin amacı, kişiyi cezaevine göndermeden yargılamayı sağlıklı şekilde yürütmektir.

Adli kontrol kapsamına, yurt dışına çıkış yasağı, belirli yerlere gitme yasağı, belirli aralıklarla karakola imza verme, elektronik kelepçe ile izlenme gibi yükümlülükler girer. Özellikle ilk kez suç işleyen, sabit ikametgâhı olan ve kaçma şüphesi bulunmayan kişiler için adli kontrol, tutuklamaya göre daha orantılı bir tedbirdir. Hâkim, bu tedbirlerin yeterli olacağı kanaatine varırsa tutuklama yerine adli kontrol kararı verebilir.

Haksız Tutuklama Durumunda Ne Yapılabilir?

Haksız tutuklama, kişiye özgürlüğünün hukuka aykırı olarak kısıtlanması anlamına gelir ve bu durum ciddi bir insan hakları ihlalidir. Eğer bir kişi hakkında daha sonra beraat kararı verilmişse veya tutuklama kararı AİHM ya da Anayasa Mahkemesi tarafından hak ihlali olarak değerlendirilmişse, bu kişi devletten maddi ve manevi tazminat talep edebilir.

CMK m.141-144 arasında düzenlenen “haksız tutuklama tazminatı”, kişiye uğradığı zararları telafi etme imkânı tanır. Bu tazminat talebi, kararı veren mahkeme yerine o yerdeki ağır ceza mahkemesine yapılır. Başvuru süresi, beraat kararının kesinleşmesinden itibaren 3 aydır ve her halükârda 1 yılı geçmemelidir. Bu süreçte kişi, avukatı aracılığıyla detaylı bir tazminat talep dosyası hazırlayarak mağduriyetini belgelendirmelidir.